AvrupaLübnanTüm Haberler

Macron’un Şüphe Uyandıran Beyrut Ziyareti

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Beyrut patlamasından iki gün sonra Lübnan’a gitti.

Emmanuel Macron  Salı günü Beyrut’ta yaşanan büyük patlamanın ardından Lübnan’a ziyarette bulunan  ilk Batılı devlet adamıdır.  Fransa Cumhurbaşkanı Macron  bu ziyarette patlamadan zarar görenlere ve kazazedelere yardım etmek amacı ile ilaç ve zaruri eşya  taşıyan üç uçak da götürdü. 

Lübnan’ın liman kenti başkenti Beyrut’ta Salı günü yaşanan büyük patlama Lübnan’ın en önemli ihracat ve ithalat limanına çok büyük zarar ve hasar vermiştir.   Bu olay ise  Lübnan’ın zaten iyi olmayan ekonomik ve siyasi durumunu daha da çetrefilleştirip, vahimleştirecektir. 

Tabii Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Lübnan ziyareti  insani yardımlar yapmanın ötesinde yapılan bir ziyaret oldu. 

Bu ziyarette gazetecilerin sorularını yanıtlayan Macron, ülkesinin Lübnan’ın iç işlerine karıştığına yönelik eleştirileri reddederek, “Kardeşlik ve yardım söz konusu. Yanılmayın. Çok taraflılığa ve Lübnan halkının çıkarlarına inanan Fransa rolünü oynamazsa, Lübnan’ın iç işlerine karışan İranlılar, Türkler, Suudlular ve bölgedeki diğer güçler olacak. Bu ülkelerden bazıları bunu Lübnan halkının aleyhine kendi jeopolitik ve ekonomik çıkarları için yapacak.” dedi.

Bilindiği üzere Lübnan  Fransa’nın eski sömürülerindendir.  Bu doğrultuda Fransa hala Lübnan ve bölgenin siyasi arenasında rol almaya çalışıyor.  Lübnan’daki mevcut  ekonomik ve siyasi  durumunun büyük bir bölümü de Fransa’nın kolonyalist siyasetlerinden  kaynaklanmaktadır. 

Fransa  Siyonist Rejim İsrail’in  ortaklarından biri olarak her daim Lübnan’daki Hizbullah Hareketini  ve genel olarak da direniş hareketini zayıflatmaya çalışmıştır.  Fransa dışişleri bakanı Jean Yves Le Drian ise   Beyrut’taki patlamadan iki hafta önce Lübnan’a bir ziyaret gerçekleştirmişti. 

Fransa dışişleri bakanı Jean Yves Le Drian  bu ziyaretinde  Uluslararası Para Fonu-İMF’nin  bu ülkeye kredi vermesinin şartını  Lübnan’da reformların yapılması olarak bildirmişti.  Bu yönde  Lübnan’da yapılması istenen reformların büyük bir bölümü de  Hizbullah Hareketinin zayıflamasına ve siyaset arenasındaki etkinliğinin azaltılması doğrultusundadır.   Aslında Lübnan Hizbullah Hareketi   Siyonist Rejim İsrail’in  Lübnan’a ve bölgeye yönelik  saldırgan siyasetleri karşısında  sağlam bir set görevi yapmaktadır. 

Hizbullah hareketi direniş ekseninin  Amerika, Avrupalı Devletler ve başta Fransa olmak üzere sömürgeci ve emperyalist devletlerin bölgeye yönelik siyasetleri karşısında siperi sayılır.   Fransa ve kimi başka Avrupalı devletler ise son onyıllık süreçte  ellerinden geldiği kadar bölgesel direniş hareketi ve Lübnan Hizbullah Hareketine darbe indirmeye çalıştılar.  

 2011 yılından beri Batılı devletlerin   Suriye’de kriz yaratan siyasetleri ve bu çerçevede tekfirci ve terörist örgütler ve grupları desteklemeleri de aynı hedef doğrultusunda olduğu söylenmelidir.  Ancak bu sinsi siyasetler de istenilen hedeflere ulaşmadı.  Hizbullah Hareketinin  adının terörist gruplar listesine alınması ile de Lübnan hükümeti ve  Direniş ekseni yanlısı  akımlar ve hareketler baskı altına alınmaya çalışıldı. 

 Beyrut patlaması ise Lübnan hükümetini daha da zor siyasi ve ekonomik koşulların baskısı altında bıraktı.  Batılı devletler  daha önce de  sırf kendi siyasetleri çerçevesinde olduğu zaman insani meselelere önem verdiklerini göstermişlerdir. 

 Şimdi de Lübnan hükümeti  her zamandan daha fazla Uluslararası Para Fonu’nun  kredi ve mali yardımlarına ihtiyaç duymaktadır.  Tabii bu süreçte Amerika ve Fransa’nın  bu kredinin çekilmesine onay vermesi Lübnan’ın işini kolaylaştıracaktır. Ancak Washington ve Paris daha önce de gizli ve perde arkasında  ekonomik reformlar doğrultusundaki talepleri çerçevesinde  Hizbullah hareketinin de rolünün en aza indirilmesini istemişlerdi. 

Lübnan eski dışişleri bakanı Adnan Mansur ise iki hafta önce  El Alem kanalına verdiği röportajında  Fransa dışişleri bakanı Jean Yves Le Drian’ın  Lübnan’a ziyareti hususunda  Fransa ve Avrupa Birliğinin   Amerika’nın etkisi altında olduklarını  ve bundan da kurtulamayacaklarını   siyasetlerinin de Amerika’nın siyasetlerinin yansıması olduğunu belirtti. 

 Sözkonusu eski Lübnanlı yetkili   Amerika’nın Lübnan’a baskılarına değinerek  bu durumda Sezar yasasının da durumu daha da etkilediğini  bu yasanın Suriye’ye ilaveten  Şam ile işbirliği yapmak isteyen her ülkeyi de etkilediğini  bu arada Suriye’nin komşusu Lübnan’ın da bu açıdan  büyük zararlar gördüğünü belirtti. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir